• BIST 9524.59
  • Altın 2488.665
  • Dolar 32.5062
  • Euro 34.7208
  • İstanbul 15 °C
  • İzmir 18 °C
  • Ankara 18 °C

Bizim Rumlar

Cevat Yıldırım

BİZİM RUMLAR 

            1923 yılından önce Aliağa’da Rumlar oturuyordu. Rumlar; Anadolu’da oturan Doğu Ortodoks Kilisesi inancına bağlı insanlardır. Anadolu’daki Rumlar,  MS. 6–7. yüzyıla kadar Latince, daha sonra Helence konuşan halktır. Mübadele adı verilen büyük göçten önce Aliağa’da yaşamakta olan Rumlar Yunanlı değildir. Yerli Anadolu halkı ile batıdan gelen eski Yunancayı konuşan grupların karışmasından meydana gelmişlerdi.  19. yüzyıl sonlarında yakın çevre köy ve kasabaları ile Ege Adalarından gelenlerle birlikte Aliağa’da köy oluşturdular. “Rum-iyan Çiftliki Aliağa’da” Baltazzi’lerin konağı çevresinde kümelendiler.

            Osmanlı Devleti 1844–1845 yıllarında halktan vergi almak için toprağı işleyen veya esnaflık yapanlarla diğer hizmet işlerinde görevli kimselerin isimlerini deftere yazdırdı. O yıllarda bazı kişiler Aliağaçiftliği’nde otursa da Güzelhisar kazası topraklarında rençperlik yaptıkları için vergi yönüyle Güzelhisar kazası defterinde yazılmışlardı.  Aliağaçiftliği, Arapçiftliği köylerinde oturan Ortodoks Hıristiyanlar, Müslümanlarla olan beraberliklerinde şiveleri farklı da olsa Türkçe konuşurlardı.   

Vergi Defterinde Kayıtlı Bazı Ortodoks Rumlar:

Adı soyadı (Baba adıyla birlikte)                 Tanımı (Özelliği)                  İşlediği Toprak alanı  

____________________________        _______________________      _________________             1 Panakoli Veledi Nezdin                                     Uzun boylu kara bıyıklı                28 Dönüm  

2.Mescil Veledi İzberiye                        Uzun boylu taze bıyıklı                   20   “-

3.İsperer Veledi Yorgaki                        Uzun boylu kumral bıyıklı              22  “

4.Yani Veledi Dimitri                            Uzun boylu taze bıyıklı                    20 “

5.Salgo Veledi Yorgaki                                                                            11 Dönüm 

6.Yani Veledi Mescil                            Uzun boylu taze bıyıklı                 20 Dönüm

7.Yorgaki Veledi Kostantin                  Uzun boylu taze bıyıklı                     21   “           

8. Mescilli Veledi Kostantin                 Sab.                                               15    “

9.Kostantin Veledi Yorgi                     Uzun boylu taze bıyıklı                      18   “ 

10.Pankudul Veledi Panayot                Uzun boylu taze bıyıklı                      16   “        

11.Yani Veledi Tenzegil                      Uzun boylu kara bıyıklı                      40   “  

12.Mescil Veledi Marko                      Uzun boylu kara bıyıklı                      30   “ 

13.Yorgi Veledi Mescil                       Uzun boylu sarı bıyıklı                        45   “ 

14.Atanaş Veledi Panako                    Uzun boylu kumral bıyıklı                  51   “ 

15.Apostol Veledi Yorgi                      Uzun boylu,  Sab…                           16   “

16.Apostol Veledi Panayot                  Uzun boylu kara bıyıklı                      20   “

            Bu listede gösterilen kişilerin öndeki baba ismidir. Veledi (oğlu) anlamındadır. O yıllarda Osmanlı Devletinde fotoğraf yoktur. Kişileri tanımlamak için görünüşleri (boy, bos yüz ) özellik olarak belirtilmiştir.  

            Anadolu’ya Batı Romalı ( Bizans) anlamında Diyar-ı Rum denirdi. Rumların oturduğu topraklar anlamındadır. 1071 yılından sonra güneşin doğduğu ülke manasında Anatoli (Anadolu ) olarak söylendi. Burası bin yıldır da Türklerin yurdudur.   

            Anadolu halkı; Hitit, Frigya, Lidya, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Devletinde yaşayan halklardan meydana gelmiştir. Göçebe Türkmenler de yaylalarda ve otlaklarda gezerek, hayvan otlatarak hayatiyetlerini sürdürürdü. Anadolu’ya ne ad verilirse verisin, 16.yüzyılda gayrimüslimlerin genel nüfusa oranı, %8–10 civarında idi. Bu oran 19. yüzyıl sonu istatistiklerine göre ise, %9 idi.  Yirminci yüzyıl başlarında adalardan Batı Anadolu’ya doğru göçler yaşandığı bilinmektedir.  Sayılar bir miktar arttı.  147 no.lu maliye defterlerinde bugünkü Aliağa topraklarında Uzunburun Çiftliğinde ve Yenifoça yolundaki arazilerde yaşayan birkaç Rum vatandaşın ismi görülse de yazılar silinmiş olduğu için tam olarak okunamadı.

            Balkan Savaşı öncesi,  Anadolu’daki Türk ve Rumların geçimleri gayet iyi idi. Tarla komşusuydular. Doğum, ölüm, düğün ve bayramlarda birbirlerinin üzüntü ve sevinçlerine katılıyorlardı. Aliağa Çiftliğinde her mevsim oturanlar ise Rum’du. Türkler Güzelhisar’dan Helvacı’dan ve benzer yerlerden gelip, yalnız iş mevsiminde kalıyorlardı. Avrupa’da azınlıkları ayrı mahallelerde oturttukları tarihlerde yazılıdır. Türkiye’de ise ayrı veya karma oturmak orada yaşayanların isteğine bağlıydı. Güzelhisar Kazasının Balaban Mahallesinde oturan birkaç hane Rum yaşadığı kayıtlarda geçmektedir. Aynı topraklarda yaz mevsiminde çardaklarda yaşayan Rum ve Türk kadınları birbirlerine yemek ikram ederlerdi. Küçük Türk ve Rum çocuklar birlikte oyunlar oynardı. Sadece komşu olmakla kalmamış birbirlerine borç da verdikleri olmuştur. Rumların, Türklerin arazilerinde ortakçı olarak iş yaptıkları da kulaktan kulağa anlatılması, günümüze dek gelmiştir. Bu güzel komşuluk 1914 yılı sonrası yavaş yavaş bozulmuş.  1919 yılı Mayıs ayından sonra Yunan jandarması Aliağaçiftliği’nde karakol kurunca, bazı Rumların şımarıklık yaptıkları görülmüştür. Fakat iki tarafın büyükleri araya girerek birçok olayı önlemeye çalışmıştır.

           Türkler 1356 yılından sonra günümüz Türkiye’sinin Avrupa yakasına göç etmişlerdi. Balkanlarda oturdukları topraklara da Rumeli adını vermişler. 1877 yılından sonra Anadolu topraklarına doğru tersine göç başladı. Balkan savaşından sonra ise Rumeli topraklarında oturan Türklere rahat yüzü gösterilmedi. Türklerin büyük bir kısmı göçe zorlandı. Türklerden büyük bir grup 1912- 1920 yılları arasında deniz veya kara yoluyla Balkan ülkelerinde oturduğu ata topraklarını üzülerek terk ettiler. Kaçarak Anadolu topraklarına sığındılar Bir kısmı da dede-baba topraklarında kaldı. 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Lozan’a ek protokole göre; Anadolulu Ortodoks Hıristiyanlar Yunanistan’a orada kalan Müslümanlar Türkiye’ye göç ettirildi. Bu kolay olmadı. Elde yeterli gemi de yoktu. “Mübadele” adı verilen yazılı sözleşmenin olabilirliği, ancak1924 yılı Mayıs ayından sonra uygulamaya kondu. Aliağa’ya gelen Türkler uzun uğraşlardan sonra yeni yurtlarını bayındır hale getirmek için gayret ettiler. Cumhuriyetin ellinci yılından üç- beş yıl önce Aliağa beldesinde sanayi yatırımları başladı.

            Yukarıda sözünü ettiğimiz protokolün bağlı olduğu maddeler Lozan Antlaşmasına eklenmiştir. Lozan’da 24 Temmuz 1923 tarihinde Türkiye’nin siyasal, kültürel ve ekonomik bağımsızlığı tüm dünya ülkelerince kabul edilmiştir.

Yıl dönümünde tarihten bir yaprak araladığımı sanırım. Okuyanlara, selam olsun 

                                                                                                              Cevat YILDIRIM  

Bu yazı toplam 24558 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.